Ev Üzerine Düşünmeceler

08 Feb 2017

Herşeyin eskidiği yer. Eşyanın üzerindeki hatıraları saklayarak muhafaza edildiği bir başka eşya. Eşyalar geçmişteki bazı fotoğraflara atılmış çapalar gibidir. Onlardan kurtulduğunda o fotoğraftan da kurtulursun. Ama kurtulmak bazıları için kaybetmek demek.

Geçmiş hiçbir zaman bizden ayrılmaz. Bizi biz yapmıştır. Çapalar olsa da olmasa da. Belki o çapalar bize bazen durup bizi biz yapan unsurları gözden geçirmeye sebep olabilir. Onlar olmazsa, insan kendini boşlukta hisseder. Yönümüzü farkedemeyiz. İleri gittiğimizi anlamak için geri bakmamız gerekir. Ardımızdaki iz ne yönde ise ona göre ileri mi gidiyoruz, yana mı geriye mi onu farkedebiliriz. Evinizde oturun ve etrafınıza bir bakın. Eşyalara bakın, size geçimişten birşeyler hatırlatıyorlar mı?

Neden tarihi binaları, yapıları ziyaret ederiz. Ne buluruz orda, daha doğrusu ne ararız? Aslında ne buluruz? Vay be demek için midir? Yoksa ordaki yaşanmışlıkları hissetmek için mi? Ordaki yaşanmışlıklar şu an hayatta hiç kimsenin dünya gözüyle görmediği duymadığı insanlara ait. Kim oldukları, ne yaşadıkları, ne hissettikleri konusunda bize bilgi veren şeyler nelerdir? Tarih yazıtları mı? Evet belli kişilerin kendi zaviyesinden anlattıkları. Ne kadar hislere tercüman olabildiler? Eşyalar mı? Evet arkeoloji hep bunun için çalışıyor. Eşyalarına bakıp, nasıl yaşadıklarını, neler hissettiklerini anlamaya çalışıyor. Adeta başka bir gezegendeki insanları inceler gibi.

Dedemin evine gittiğimde her parçayı incelerim. Çatıyı oluşturan odunların nasıl yontulduğuna bakarım. Onu yontan kişinin, belki dedemin, baltayı salladığı anı aklıma getiririm. Bi yerde fazla sert vurmuş, derin gitmiş. Başka bir yerinde ince ince uğraşmış. Duvardaki çivilere bakarım. Yıllar içinde oralara neler asılmış, aklımdan geçiririm. Asılı duran aynaya bakarım. Onunla ilgili hatıralarım canlanır, boyumun yetmeyip, uzanmaya çalıştığım anlar gelir gözüme. Başka kimler baktı ev halkından düşünürüm.

Bunlar benim geçmişim. Geçmişim sadece benim yaşadığım, içinde bulunduğum demek değildir. Çatı odunu yontulurken ben daha doğmamıştım. Belki de babam da doğmamıştı. Ama o geçmiş bir ışık hüzmesi gibi beni de, benim yaşanmışlıklarımı da sardı, sarmaladı. Bu kaçınılmaz. Bu ışıktan kaçmaya çalışan var mı? Elbette var. Ama kaçış da bu ışık tarafından kapsanıyor. Kaçtığın geçmiş olarak geçmişinde durarak geleceğini şekillendiriyor. Belki barışık olmayan bu süreç geleceğini hırçınca şekillendiriyor. Belki de barışık olmayış ile daha doğru bir gelecek inşa ediliyor. Bu kişiden kişiye değişir. Bununla kalmaz kişinin kendi içinde de değişir.

hayat